Çanakkale Zaferi’nin 101. Yılı

0
547

Çanakkale Zaferi’nin üzerinden 1 asır geçti ancak Çanakkale’de savaşanların isimleri ve öyküleri, hiçbir zaman unutulmadı, unutulmayacak. Çanakkale Savaşı, dünya tarihindeki en büyük direnişlerden biridir. Avrupa’da siyasetinin seyrini değiştiren bu büyük savaş, Osmanlı Devleti’nin tüm halkını tek bir amaç etrafında birleştirmişti: Düşmana geçit vermemek…

Çanakkale Savaşı Türk toplumu için hem gururun, hem de hüznün sembolü haline geldi. Son derece yüksek imkanlara sahip işgalci kuvvetlere karşı elde edilen galibiyet, elbette ki mutluluk vericiydi. Ancak bu zafer, çok sayıdaki fedakar asker sayesinde kazanılabilmişti.

ÇANAKKALE

Gün geçmiş, yıl geçmiş ne yazar. 

Her karış toprağında bin şehit,bir mezar. 

Yeryüzünde yaşadıkça,tek dişli canavar. 

Türk milleti aynı destanı yine yazar. 


Sen rahat uyu,ey şanlı şehit. 

Gölgesinde gölgelen al bayrağın. 

Hangi kem göz sana edebilir nazar?

Türk milleti aynı destanı yine yazar. 


Yedi cihana yeter yazdığın destan. 

Gök kubbe,ay,yıldız sana verir selam. 

Çanakkaleyi düşmana yaptın ya mezar. 

Türk milleti aynı destanı yine yazar. 


Dünya döndükçe,Çanakkale yine geçilmez. 

Kanınla suladın toprağı,hangi canlı seni bilmez? 

Sen yazdın cihana şanlı,tarihi artık kim bozar?

Türk milleti aynı destanı yine yazar.

Milli şair Mehmet Akif Ersoy dizelerinden.

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupa’lı”

Dedirir, yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahut kafesi!

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler,
Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar…
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem sığmazsın.

Hercümerc ettiğin edvara da yetmez o kitap
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu taşındır” diyerek Kabe’yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,

Sonra gök kubbeyi alsam da rida namiyle
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan.

Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına.

Türbedarın diye ta fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem.

Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana…

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

 

 

Çanakkale Zaferi’nin 101. Yılı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz